Fenerbahçe – Karagümrük Maç Notlarım | 19 Ekim 2025

Spread the love

Milli aranın ardından takıma kavuşmanın heyecanıyla doluydu Kadıköy. Maçtan bir saat önce Okul Açık tribününün başlattığı tezahüratlar, o bilindik maç atmosferinin fitilini ateşlemişti. Kale arkaları yarım saat kala tamamen dolmuştu ve ben de stadın geri kalanının dolmasını beklerken not defterime ilk cümlelerimi karalıyordum.

“Taraftar istekli, Fenerbahçe için bu maç yeniden birleşme ve ayağa kalkma anlamına geliyor.”
Ancak gecenin sonunda bu cümlenin ne kadar havada kaldığını görecektim.

Maç öncesi seremonide her şey bir şölen havasındaydı. Artık alışık olduğumuz ışık gösterileri, mini konserler ve anonslar… Fakat bu gösterinin ardında, tribünlerdeki ayrışmanın ilk sinyalleri de vardı. İki farklı tribünden yükselen iki farklı marş, maç içindeki kakofoninin habercisi gibiydi. Hatta bir grup küfürlü bir beste girmek istediğinde, kulübün küfürlü tezahüratlara karşı ağır yaptırımlarından bahseden bir anonsla karşılaştı. Islıklanan bu anons sonrası beste denemesi karşılık bulamadı. Bu anons karmaşasında, ilk 11’ler sayılırken Nelson Semedo’nun adının iki kez okunup Levent Mercan’ın unutulması da gecenin tuhaflıklarından biriydi.

Teknik Direktör Tedesco’nun kadro tercihleri de dikkat çekiciydi. Uzun bir aradan sonra Levent Mercan’ın ilk 11’de başlaması ve forvet hattındaki belirsizlik maçın en çok konuşulanlarındandı.
Maçın ilk düdüğüyle birlikte sahada gerilim yükseldi. İlk 5 dakikadaki iki sert müdahale, maçın kolay geçmeyeceğini gösteriyordu. Karagümrük, beklendiği gibi topu Fenerbahçe’ye bırakıp uzun toplarla hızlı çıkışlar arama planındaydı. Konuk ekibin artan sertliği, 10. dakikada Tedesco’yu çileden çıkardı. Neredeyse sahaya girecek kadar sinirlenen İtalyan teknik adam sarı kartla cezalandırıldı. O an not defterime “Bu maçtan sonra hakem kararları çok konuşulacak” diye yazdım.

Sahanın en istekli isimlerinden biri olan Levent Mercan hırsıyla alkış alırken, tribünler aynı ateşi bir türlü yakalayamıyordu. 15. dakikada “Vura Vura Kıra Kıra” bestesiyle ilk kez birleşen tribünler, bu birlikteliği uzun süre devam ettiremedi. Fenerbahçe’nin 16. ve 19. dakikalardaki penaltı beklentileri cılız tepkilerle geçiştirildi. En büyük reaksiyon, hakemin 19. dakikadaki pozisyon için VAR’a gitmesiyle geldi.

Penaltı kararı çıktığında topun başına geçen Talisca, tribünlerin bir kısmından ıslıklarla karşılandı. Ancak o, kimseye topu bırakmadı ve takımını öne geçiren golü attı. 41. dakikada ise Kerem’in asistiyle sahneye çıkan Asensio, farkı ikiye çıkardı ve Fenerbahçe soyunma odasına rahat bir skorla gitti. Ancak bu iki gole rağmen tribünlerin reaksiyonu genel olarak zayıf, parçalı ve takımı ateşlemekten çok uzaktı.

İKİNCİ YARI: AKILALMAZ BİR TRİBÜN GÖRÜNTÜSÜ

Fenerbahçe ikinci yarıya hızlı başlasa da, gecenin en akıl almaz anları bu devrede yaşandı. 53. dakikada Fenerbahçe kalesinde inanılmaz bir karambol yaşanırken, tribünlerin bir kısmı pozisyonla ilgilenmek yerine beste söylüyordu. Bir taraf ıslıklarken, diğer taraf inatla besteden vazgeçmiyordu.

Bu tuhaflık, 59. dakikada Karagümrük golü attığında zirveye ulaştı. Rakip takım gol sevinci yaşarken, tribün hala beste söylüyordu. Karagümrük atağa çıktığında ıslık yerine iki farklı ve cılız beste vardı. Gol yendi, besteler devam etti… Santra yapıldı, sanki maç oynanmıyormuşçasına tezahüratlar sürdü. Bu, son yıllarda Kadıköy’de gördüğüm en kötü tribün performansı olabilirdi.
Yenilen golden sonra oyuna ortak olan Karagümrük, 61. ve 73. dakikalarda çok net fırsatlar yakaladı. Tedesco, 64’te Alvarez ve Talisca’yı çıkarıp Fred ve En-Nesyri’yi oyuna sürse de, Fenerbahçe’nin dağınık görüntüsü devam etti. Ligin son sırasındaki rakibine karşı 76. dakikada oyun soğutmaya çalışan bir Fenerbahçe izlemek şaşırtıcıydı.

80’inci dakikada Karagümrük’ün bir golü ofsayt gerekçesiyle iptal edildiğinde bile tribünlerden yükselen ses yine besteydi. Maçın gidişatından tamamen kopuk bu görüntü, gerçekten de anlaşılır gibi değildi.

SZYMANSKI’YE TEPKİ VE KAÇAN FIRSATLAR

Karagümrük’ün 83. dakikada 10 kişi kalması da Fenerbahçe’yi rahatlatmadı. Asıl ilginç olan, 87. dakikada taraftarların bir kısmının stadı terk etmeye başlamasıydı. İstanbul’da ulaşımı belki de en rahat stattan bu kadar erken çıkılmasının mantıklı bir izahı olamazdı.

Maç boyunca rakibe gösterilmeyen tepki, son dakikalarda inanılmaz bir şekilde Szymanski’ye yöneldi. 78. dakikada oyuna giren Polonyalı yıldız, 90. dakikada müsait bir pozisyonu dışarı atınca tribünlerden büyük bir ıslık ve tepki yükseldi. Ayağına her top geldiğinde ıslıklanan Szymanski’nin moralinin bozulduğu yüzünden okunuyordu. Uzatmalarda önce Asensio, ardından En-Nesyri (golü geçersiz sayıldı) net fırsatları harcarken, bitiricilik sorunu bir kez daha kendini gösterdi.

Maçın son düdüğü çaldığında skor tabelasında 3 puan yazıyordu, ancak ne sahada oynanan oyun ne de tribünlerin sergilediği tavır tatmin ediciydi.

Sonuç olarak, Kadıköy’den geriye kalan tek teselli, haneye yazılan üç puandan ibaretti. Ancak bu galibiyetin, ne sahada sergilenen ikinci yarı futbolunu ne de tribünlerdeki akıl almaz kopukluğu unutturmaya gücü yetmez. Fenerbahçe, ligin son sırasındaki rakibine karşı 10 kişi kaldığı anlarda bile zorlanırken, tribünlerin kendi içinde yaşadığı bu anlamsız savaş ve maç sonunda tek bir oyuncuyu (Szymanski) günah keçisi ilan etme çabası, takıma faydadan çok zarar veriyor. Milli ara sonrası beklenen “ayağa kalkma” maçı, maalesef daha büyük soru işaretleri doğuran bir geceye dönüştü. Hafta içi oynanacak kritik Stuttgart sınavı öncesi hem takımın hem de taraftarın bu dağınık görüntüden acilen sıyrılması şart. Aksi takdirde, Karagümrük karşısında zar zor alınan bu üç puanın faturası, Avrupa’da çok daha ağır kesilebilir.

Şunlar da hoşunuza gidebilir

+ There are no comments

Add yours